Oyun siyasetinin en büyük partilerinden biri olan Milli İstiklal Partisi, son günlerde yaşanan büyük krizlerle gündemde. Parti yönetiminin baskıcı tavrı, küfürler, tehditler ve darbe suçlamaları parti içindeki bölünmeyi kaçınılmaz hale getiriyor.
Krizin fitilini ateşleyen olay, parti lideri Sinan Sevim’in görevden ayrılmasıyla başladı. Yeni yönetimin belirlenme sürecinde üyelerin görüşlerinin dikkate alınmadığı, sürecin dar bir grubun kontrolünde ilerlediği iddia edildi. Parti üyesi YİĞİT, bu durumu sorguladığında ağır küfürlere ve hakaretlere maruz kaldığını belirtti.
Eleştirilerini dile getiren YİĞİT, “Bugün bana yapılan, yarın size yapılır” diyerek diğer üyelere seslendi. Ancak parti yönetiminin cevabı sert ve otoriter bir yaklaşımdan ibaretti.
Parti yöneticilerinden Deniz ve Yazıcıoğlu, gelen eleştirileri tartışmak yerine, küfür ve tehditlerle bastırmayı tercih etti. Özellikle Yazıcıoğlu’nun, "Sinan’a baş kaldıran herkesin karşısında ben varım, özel olarak saplarım" şeklindeki ifadeleri büyük tepki çekti.
Oyun içindeki siyaset demokratik bir tartışma ortamı olması gerekirken, Milli İstiklal Partisi'nde seviyenin düşmesi ve küfürlerin yaygınlaşması, demokrasiyi tehdit eden bir sürece dönüştü.
Bu duruma tepki gösteren bir oyuncu şu sözlerle isyan etti:
“Kimse kimsenin annesine küfür edemez, artık yeter! Ağır cezalar verilsin!”
Ancak parti yönetimi, bu tür olayları engellemek yerine bizzat körüklüyor gibi görünüyor. Gelen tepkilere karşı yönetimden “Beğenmiyorsanız çıkın” tavrı sergilendi.
Üyelerin demokratik haklarını kullanarak itiraz etmesi, parti yönetimi tarafından isyan girişimi olarak görüldü. Parti yöneticisi Deniz, “Yönetimin haberi var, senin bu partide karar verme hakkın yok. Biz karar veririz, sana da haber veririz. Beğenmezsen çıkarsın!” sözleriyle muhaliflere gözdağı verdi.
Sinan Sevim ise krizi yatıştırmak yerine, "Senin isyanın kendine yetmez çocuk! Elinden geleni ardına koyma" diyerek eleştirileri küçümsemeyi tercih etti.
Bu yaklaşım, parti içinde baskıcı bir yönetim anlayışının yerleştiği ve muhalif seslerin susturulmaya çalışıldığı yönündeki endişeleri güçlendirdi.
Kendi üyelerine karşı bu kadar saldırgan bir tutum sergileyen bir parti, oyunda yeniden iktidara gelirse tüm oyunculara nasıl davranır?
Eleştiriye tahammülü olmayan, küfür ve tehditleri bir politika haline getiren bir parti, oyun içindeki demokratik düzen için büyük bir risk oluşturuyor. Bir oyuncu bu durumu şöyle özetledi:
"Sizlerin sigortalı işçisi değiliz, yol arkadaşınızız! Kararlar üyelere danışılarak alınır, ‘biz karar verdik, uyacaksınız’ denmez. İyi alıştınız ha dikta rejimine!"
Bu tür yönetim anlayışları, oyunda özgür siyasetin ve demokratik süreçlerin işlemesini engeller. Eğer bir parti, kendi üyelerini bile dinlemeyip, tehdit ve hakaretle susturmayı tercih ediyorsa, bu oyuncular için ciddi bir uyarı sinyali olmalıdır.
OYUNDA DEMOKRASİ VE SAYGIYI KORUMAK HERKESİN SORUMLULUĞUDUR!
Bize forum hesabımız üzerinden ulaşabilirsiniz.
Tarih:02.04.2025
LİDERLİK KRİZİ: YENİ YÖNETİM ÜYELERİ YOK SAYDI!
Krizin fitilini ateşleyen olay, parti lideri Sinan Sevim’in görevden ayrılmasıyla başladı. Yeni yönetimin belirlenme sürecinde üyelerin görüşlerinin dikkate alınmadığı, sürecin dar bir grubun kontrolünde ilerlediği iddia edildi. Parti üyesi YİĞİT, bu durumu sorguladığında ağır küfürlere ve hakaretlere maruz kaldığını belirtti.
Eleştirilerini dile getiren YİĞİT, “Bugün bana yapılan, yarın size yapılır” diyerek diğer üyelere seslendi. Ancak parti yönetiminin cevabı sert ve otoriter bir yaklaşımdan ibaretti.
TEHDİTLER VE KÜFÜRLER PARTİDE NORMALLEŞTİ Mİ?
Parti yöneticilerinden Deniz ve Yazıcıoğlu, gelen eleştirileri tartışmak yerine, küfür ve tehditlerle bastırmayı tercih etti. Özellikle Yazıcıoğlu’nun, "Sinan’a baş kaldıran herkesin karşısında ben varım, özel olarak saplarım" şeklindeki ifadeleri büyük tepki çekti.
Oyun içindeki siyaset demokratik bir tartışma ortamı olması gerekirken, Milli İstiklal Partisi'nde seviyenin düşmesi ve küfürlerin yaygınlaşması, demokrasiyi tehdit eden bir sürece dönüştü.
Bu duruma tepki gösteren bir oyuncu şu sözlerle isyan etti:
“Kimse kimsenin annesine küfür edemez, artık yeter! Ağır cezalar verilsin!”
Ancak parti yönetimi, bu tür olayları engellemek yerine bizzat körüklüyor gibi görünüyor. Gelen tepkilere karşı yönetimden “Beğenmiyorsanız çıkın” tavrı sergilendi.
PARTİ YÖNETİMİ: "BİZ KARAR VERİRİZ, SİZ UYARSINIZ"
Üyelerin demokratik haklarını kullanarak itiraz etmesi, parti yönetimi tarafından isyan girişimi olarak görüldü. Parti yöneticisi Deniz, “Yönetimin haberi var, senin bu partide karar verme hakkın yok. Biz karar veririz, sana da haber veririz. Beğenmezsen çıkarsın!” sözleriyle muhaliflere gözdağı verdi.
Sinan Sevim ise krizi yatıştırmak yerine, "Senin isyanın kendine yetmez çocuk! Elinden geleni ardına koyma" diyerek eleştirileri küçümsemeyi tercih etti.
Bu yaklaşım, parti içinde baskıcı bir yönetim anlayışının yerleştiği ve muhalif seslerin susturulmaya çalışıldığı yönündeki endişeleri güçlendirdi.
OYUNCULAR İÇİN BÜYÜK TEHLİKE: BÖYLE BİR PARTİ YENİDEN İKTİDARA GELİRSE NE OLUR?
Kendi üyelerine karşı bu kadar saldırgan bir tutum sergileyen bir parti, oyunda yeniden iktidara gelirse tüm oyunculara nasıl davranır?
Eleştiriye tahammülü olmayan, küfür ve tehditleri bir politika haline getiren bir parti, oyun içindeki demokratik düzen için büyük bir risk oluşturuyor. Bir oyuncu bu durumu şöyle özetledi:
"Sizlerin sigortalı işçisi değiliz, yol arkadaşınızız! Kararlar üyelere danışılarak alınır, ‘biz karar verdik, uyacaksınız’ denmez. İyi alıştınız ha dikta rejimine!"
Bu tür yönetim anlayışları, oyunda özgür siyasetin ve demokratik süreçlerin işlemesini engeller. Eğer bir parti, kendi üyelerini bile dinlemeyip, tehdit ve hakaretle susturmayı tercih ediyorsa, bu oyuncular için ciddi bir uyarı sinyali olmalıdır.
OYUNDA DEMOKRASİ VE SAYGIYI KORUMAK HERKESİN SORUMLULUĞUDUR!
Bize forum hesabımız üzerinden ulaşabilirsiniz.
Tarih:02.04.2025
