H
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 57 yıllık ömrü, büyük bir imparatorluğu çöküşe götüren ve onun yerine millî bir devletin kurulmasını sağlayan savaşlar, arkasından kurulan yeni devleti muasır medeniyetler seviyesine çıkarma ülküsü ve azmi uğrunda verdiği mücadele ile geçti. Millî çıkarlar ve devlet işlerinde son derece titiz olan Atatürk, varlığını yüce milletine adamış; yaşamı boyunca kendi sağlığına gerektiği kadar özen göstermemiştir. Nitekim bunun bir sonucu olarak 1937 yılına gelindiğinde yorgunluk belirtileri ortaya çıkmaya başlamıştı. Buna rağmen Atatürk, Cumhurbaşkanlığı görevini aksatmadan yürütmek ve bilhassa kişisel bir meselesi gibi algıladığı Hatay sorununu sonuçlandırmak kararındaydı. Türkiye’nin bu konudaki kesin kararlılığını göstermek için 20 Mayıs’ta Mersin’de askerî birliklerin geçit törenini izlemiş ve 24 Mayıs’ta Adana’da askerî birlikleri denetlemişti. Ankara’ya döndüğünde ise rahatsızlığı artmıştı. Deniz havasının kendisine iyi geleceği ümidiyle 26 Mayıs’ta İstanbul’a hareket etti. Ancak artık hastalığının üçüncü evresi başlamıştı ve herhangi bir çare de bulunamamaktaydı. 5 Eylül’de vasiyetini yazdı. Daha önce de bütün taşınmaz mallarını hazineye ve belediyelere bağışlamıştı. Durumu zaman ilerledikçe nazikleşmekteydi. 29 Ekim’de bağrından çıktığı orduya bir mesajla seslendi. Ardından 10 Kasım Perşembe günü saat 9.05’te hayata veda etti.
ATA’mızın Aramızdan Ayrılışının Dış Basına Olan Etkisi
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 57 yıllık ömrü, büyük bir imparatorluğu çöküşe götüren ve onun yerine millî bir devletin kurulmasını sağlayan savaşlar, arkasından kurulan yeni devleti muasır medeniyetler seviyesine çıkarma ülküsü ve azmi uğrunda verdiği mücadele ile geçti. Millî çıkarlar ve devlet işlerinde son derece titiz olan Atatürk, varlığını yüce milletine adamış; yaşamı boyunca kendi sağlığına gerektiği kadar özen göstermemiştir. Nitekim bunun bir sonucu olarak 1937 yılına gelindiğinde yorgunluk belirtileri ortaya çıkmaya başlamıştı. Buna rağmen Atatürk, Cumhurbaşkanlığı görevini aksatmadan yürütmek ve bilhassa kişisel bir meselesi gibi algıladığı Hatay sorununu sonuçlandırmak kararındaydı. Türkiye’nin bu konudaki kesin kararlılığını göstermek için 20 Mayıs’ta Mersin’de askerî birliklerin geçit törenini izlemiş ve 24 Mayıs’ta Adana’da askerî birlikleri denetlemişti. Ankara’ya döndüğünde ise rahatsızlığı artmıştı. Deniz havasının kendisine iyi geleceği ümidiyle 26 Mayıs’ta İstanbul’a hareket etti. Ancak artık hastalığının üçüncü evresi başlamıştı ve herhangi bir çare de bulunamamaktaydı. 5 Eylül’de vasiyetini yazdı. Daha önce de bütün taşınmaz mallarını hazineye ve belediyelere bağışlamıştı. Durumu zaman ilerledikçe nazikleşmekteydi. 29 Ekim’de bağrından çıktığı orduya bir mesajla seslendi. Ardından 10 Kasım Perşembe günü saat 9.05’te hayata veda etti.
ATA’mızın Aramızdan Ayrılışının Dış Basına Olan Etkisi